Kamu personellerinin atanması ve nakilleri hayatlarında önemli yer tutmaktadır. İlk atama ile çoğu kişi ilk işine/görevine/mesleğine başlamış oluyor. Bu durumda hayatı buna göre şekilleniyor, bazen de yaptığı iş kişinin hayatı oluyor. Her olaya, her duyguya ve hatta her şeye bu pencereden bakar oluyor. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre; birini bir göreve getirmek, tayin etmek olarak tanımlanmıştır. Nakil ise, bir görevden başka bir göreve atanma, tayin şeklinde açıklanmıştır. Bu yazımızın konusu ilk atama sonrasında yapılan atama ve nakilleri kapsayacaktır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 71 ila 76. maddelerinde atama ve nakillere ilişkin hükümlere yer verilmiştir. 71. maddede memurların eşit dereceler arasında veya derece yükselmesi suretiyle sınıf değiştirmeleri caiz olduğu belirtilmiş, devamında ise Kurumların, memurlarını meslekleri ile ilgili sınıftan genel idare hizmetleri sınıfına veya genel idare hizmetleri sınıfından meslekleri ile ilgili sınıfa, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle atayabilecekleri kuralına yer verilmiştir. 76. maddede ise, kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68 inci maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilecekleri hükmü yer almaktadır. Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere memurların kendi isteği üzerine başka bir göreve atanmasına imkan sağlandığı gibi kurumlarca da ihtiyaç duyulması halinde atama işleminin yapılacağı kuşkusuzdur.
Tabii olarak burada akla gelen ilk soru, memurların kurumlarınca yer değiştirme suretiyle atanmalarında idarenin takdir yetkisinin sınırının ne olacağı ve keyfiliğe yol açıp açmayacağıdır. Bu sorunun cevabı olarak idari yargının en temel ilkelerinden biri idareler işlem tesis ederken kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak hukuki belirlilik ilkesini gözeterek işlem tesis etmeleri gerekir.
Zaten Devlet Memurları Kanunu’nun 72. maddesinde de açıklandığı üzere; kurumlarda yer değiştirme suretiyle atanmalar; hizmetlerin gereklerine, özelliklerine, Türkiye’nin ekonomik, sosyal, kültürel ve ulaşım şartları yönünden benzerlik ve yakınlık gösteren iller gruplandırılarak tespit edilen bölgeler arasında adil ve dengeli bir sistem içinde yapılacağı kurala bağlanmıştır. Bu çerçevede kurumlarca verdikleri hizmetin özellikleri ve maddede belirtilen hususlar göz önüne alınarak, aile ve eş durumu gibi mazeretlerde dikkate alınarak çıkarılacak yönetmeliklerle atama ve nakillerin çerçevesinin çizilmesi ve hukuki belirliliğin sağlanması gerekir.
Birçok Danıştay kararında belirtildiği üzere memurların naklen atanmaları konusunda idareye takdir yetkisi tanındığı açık olup, bu yetkinin ancak kamu yararı ve hizmet gerekleri göz ardı edilerek kullanıldığının kanıtlanması ya da idari yargı merciince saptanması halinde, sözü edilen bu durumun dava konusu idari işlemin neden ve amaç yönlerinden hukuka aykırılığı nedeniyle iptalini gerektireceği yerleşmiş yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır. (Danıştay İkinci Dairesi’nin 04.03.2005 gün ve E:2004/3266, K:2005/831 sayılı kararı)
Danıştay Beşinci Dairesinin 17.12.2020 tarih ve 2018/1251, K:2020/5881 sayılı kararında ise; … müezzin kayyım olarak görev yapan davacının, … Kursuna hizmetli olarak atanmasına ilişkin davalı idare işleminin iptali istemiyle açılan davada; dava konusu işlemin dayanağının Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 14/b maddesi olduğu ve davacı hakkında yürütülen soruşturma sonucunda tesis edildiği, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 71/2. maddesinde, idareye memurları meslekleri ile ilgili sınıflarından genel idare hizmetleri sınıfına veya genel idare hizmetleri sınıfından meslekleri ile ilgili sınıfa atama konusunda takdir yetkisi tanındığı, ancak anılan yasada Yardımcı hizmetler sınıfı meslek sınıfı olarak tanımlanmadığından, din hizmetleri sınıfında görev yapan davacının yardımcı hizmetler sınıfına geçirilmesinin yasal her hangi bir dayanağı olmadığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar veren idare mahkemesi kararı onanmıştır.
Yine bu karardan çıkaracağımız sonuç yukarıda yaptığımız açıklamanın haklılığını ortaya koyacaktır. Yani 657 sayılı DMK’nın anılan maddeleri ile idarelere tanınan takdir yetkisinin kullanımı mutlak ve sınırsız olmayıp, kamu yararı ve kamu hizmetinin gerekleriyle sınırlı olduğunun ve keyfilikten uzak işlem yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak, idarelerce kamu personeli ile ilgili atama ve nakile ilişkin tasarruf (işlem) yapılacaksa bunların 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun belirtilen maddeleri ile kamu personelinin görev yaptığı Kurumun kuruluş kanunu ile bu kanunlara uygun olarak çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenen çerçevede işlem yapılması gerekmektedir. Danıştay’ın yerleşik içtihatlarına göre bu çerçevede yapılmayan, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı olduğu tespit edilen işlemlerin hukuka aykırı oldukları ve iptaline karar verileceği açıktır.
Bu konulara ilişkin olarak yapılacak işlemlerde ve açılacak davalarda konusunda uzman bir avukattan yardım alınması tavsiye olunur.